Bireysel Başvuru Kapsamında Adil Yargılanma Hakkı


Yazar: Av. Selçuk ENER & Stj. Gaye AMİKLİOĞLU
30.07.2024 12:52:47
Bireysel Başvuru Kapsamında Adil Yargılanma Hakkı

Bireysel başvuru, herkesin Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi bir hakkın kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla başvurabileceği bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru, temel hak ve özgürlüklerin yasama, yürütme ya da yargı organlarının yaptığı işlemler sonucunda hakları ihlal edilen bireylerin başvurdukları olağanüstü bir kanun yolu şeklinde de ifade edilebilir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere; başvuru hakkı yalnızca kamu gücüne dayalı gerçekleştirilen eylem ve işlemler sebebiyle kullanılabilmektedir. Başvuru, ihlalin öğrenilmesinden itibaren 30 günlük süre içerisinde yapılmalıdır. Yapılan başvurunun esastan incelenebilmesi için başvuru konusunun Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi içinde olması gerekir. Ancak ihlal edildiği iddia edilen hakkın ülkelerin anayasalarında güvence altına alınmış olması yeterli kabul edilmemektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından da söz konusu hakkın koruma altına alınmış olması gerekir. Açıklayıcı olması açısından örnek vermek gerekirse kendi ülkemizin anayasasında güvence altına alınmış olan çalışma hakkı, vatandaşlık hakkı, dilekçe hakkı, kamu hizmetlerine girme hakkı vb. hakların ihlal edildiği iddiası ile Anaya Mahkemesine başvuru yapma imkanı bulunmamaktadır. Eş deyişle Türkiye’nin tarafı olmadığı protokollerde yer alan haklar ile Anayasa’daki hak ve özgürlüklerden İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi sistemi dışında kalan haklar açısından bireysel başvuru yapılamaz. Burada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde hangi hak ve özgürlüklerin düzenlenmiş olduğunu açıklamakta fayda vardır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Yer Alan Hak Ve Özgürlükler

1-Yaşama Hakkı

2-İşkence Yasağı

3-Kölelik ve Zorla Çalışma Yasağı

4-Özgürlük ve Güvenlik Hakkı

5-Adil Yargılanma Hakkı

6-Suçta ve Cezada Kanunilik

7-Din ve Vicdan Özgürlüğü

8-İfade Özgürlüğü

9-Toplanma ve Örgütlenme Hakkı

10-Evlenme Hakkı

11-Etkili Başvuru Hakkı

12-Ayrımcılık Yasağı

Bu yazıda sözleşmede ve ülkemiz anayasasında koruma altına alınmış olan “adil yargılanma hakkı “ kapsamında bireysel başvuru sürecini ele alacağız.

ADİL YARGILANMA HAKKI

Adil yargılanma hakkı Sözleşme’nin 6’ncı maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre :

1. Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.

2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.

3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek.

b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak.

c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek.

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek.

e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.

Adil yargılanma hakkı ülkemiz anayasasında da güvence altına alınmış olan çok temel haklardan biridir.

A.     Hak arama hürriyeti

Madde 36

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.

Adil yargılanma hakkı yargılama sürecini ilgilendiren bir konudur. İçerik olarak adil bir karar verilip verilmediği değil, adil bir karar verilebilmesi için gerekli koşulların sağlanıp sağlanmadığı hususu irdelenir.

Sözleşmeye baktığımız zaman adil yargılama kavramını oluşturan hak ve ilkelerin düzenlenmiş olduğunu görebilmekteyiz.

Adil Yargılanma Kavramını Oluşturan Hak ve İlkeler

a) Kanunla kurulan bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde,

b) Makul sürede,

c) Aleni ve

d) Hakkaniyete uygun olarak yargılama yapılmasıdır.

Bu hak ve ilkelerin yorumlanmasında başvurma hakkı, silahların eşitliği, çelişmeli yargılama, gerekçeli karar, delillere ilişkin ilkeler, hukuki kesinlik, susma ve kendini suçlamama hakkı, duruşmada hazır bulunma ve etkili katılım hakkı gibi haklardan faydalanılmaktadır. İlgili hakları adil yargılanma hakkının alt başlıkları olarak da değerlendirebiliriz. Maddenin 2.fıkrasında masumiyet karinesi, 3.fıkrasında ise suç şüphesi altındaki kişinin hakları yer almaktadır. Madde 6/3’te yer alan haklar a)suçlamanın niteliği ve nedenleri hakkında bilgilendirilme hakkı, b) gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı, c) bizzat savunma ve müdafi yardımından yararlanma hakkı, d) iddia tanıklarını sorguya çekmek/çektirmek ve müdafaa tanıklarını aynı şartlar altında dinletmek hakkı, e) ücretsiz tercüman hakkı şeklinde düzenlenmiştir.

Adil yargılanma hakkının etkin bir şekilde güvence altına alınmadığı bir hukuk sisteminde Sözleşmede düzenlenen diğer hak ve özgürlükler soyut ve hayali bir konuma indirgenmiş olur. Bu nedenle adil yargılanma hakkı, diğer hakların ve özgürlüklerin belkemiğini yani temelini oluşturan ve onlara içerik kazandıran bir hak olarak karşımıza çıkar. Adil yargılanma hakkı, bir bakıma insan haklarının yargısal boyutunu oluşturur. Zira adil ve doğru bir ‘hukuki koruma’ sağlanmadan diğer insan haklarının gerçekleşeceğini, bunların güvencede olduğunu kabul etmek zordur. Hukukun genel ilkelerinden biri olan adil yargılanma hakkı, kişi özgürlüğünün bir güvencesidir. Diğer hakların korunması için ise vazgeçilmez bir haktır.(ADİL YARGILANMA HAKKININ İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLEŞMESİ’NDEKİ YERİ VE ÖNEMİ - Hüseyin TURAN)

SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİ

Adil yargılanma hakkının kapsamında silahların eşitliği ilkesi de bulunur. Bunun anlamı bir davaya taraf olan herkesin karşı taraf karşısında kendisini önemli bir dezavantajlı konumda bırakmayacak şartlarda, iddiasını mahkemeye sunabilmesi için makul bir fırsata sahip olabilmesidir. Taraflar arasında adil bir denge kurulmalıdır.

Adil bir yargılamanın yapılabilmesi için taraflar davayla ilgili her türlü bilgi ve belgeye eşit derecede ulaşma imkanına sahip olmalıdır. Bu durumun ihlali silahların eşitliği ilkesine aykırılık teşkil eder.

Fransa’da bir vatandaşın, kamu otoritesinden talep etmesine rağmen kendisine verilmeyen belgeler nedeniyle 12547/86 numaralı başvurusu, mahkeme tarafından “kendisine yeterli bilgi verilmiş olmasına rağmen talep ettiği belgeleri neden istediğine dair hiçbir gerekçe göstermediği” gerekçesiyle reddedilmiştir.

Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan silahların eşitliği ilkesi birçok durumda kendini göstermektedir. Yargılama sırasında tanık dinletme ve bilirkişinin görüşüne başvurma talebinin reddedilmesi, tarafların tanıklarına farklı muameleler yapılması, tarafa yemin delilini kullanma hakkının tanınmaması, tarafların delile bilgi, belge ve delillere ulaşmalarının mümkün olmaması, mahkemenin davasına dayanak oluşturduğu bilirkişi raporlarına erişilememesi veya suretinin alınamaması, bu konuda davanın taraflarına eşit hakların tanınmaması gibi durumlar bu ilkeyi önemli ölçüde zedelemektedir.  Ancak çoğu zaman ulusal güvenlik, tanıkların korunması gibi tedbirlerle ve ancak zorunlu olduğu ölçüde savunma hakkının kısıtlanabileceğinin hatırlatmakta yarar vardır.

                                                                                                                                             

EMİNE YILDIZ BAŞVURUSU

Başvuru Numarası : 2014/12324

Karar Tarihi : 1/2/2017

Mahkemenin davayı kabul gerekçesini oluşturan 818 sayılı mülga Kanun'un 88. maddesi çerçevesinde dava konusu çeklerin ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin davalı alacaklı tarafından iade edilmesinin davacının haricen ödemede bulunduğu iddiasına uygun bir karine oluşturduğu, dolayısıyla mükerrer ödeme olgusunun sübuta erdiği yaklaşımına karşı başvurucunun ileri sürdüğü vakıanın (bkz. § 37) davanın sonucunu etkileyecek potansiyele sahip olduğu, başvurucunun bu vakıayı ispat için usulüne uygun olarak cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığını belirttiği gibi 6/10/2011 tarihli dilekçe ile 14/10/2011 tarihli oturumda bu yöndeki taleplerini yinelediği, Mahkemenin de ikinci bozmadan sonra başvurucunun bu hakkını kullanmak istediğini gerekçeli kararına dercettiği, esasen somut olay açısından yeminin, davanın çözümüne yararlı olup olmayacağı ve sonuca etki edip etmeyeceği hususlarında değerlendirme görevinin yerel Mahkemeye ait olduğu ancak yukarıda izah edildiği üzere yemin delilinin niteliği, işlevi ve doğuracağı sonuçlar dikkate alındığında Mahkemenin bu yöndeki taleple ilgili hiçbir değerlendirme yapmadan yargılamayı sonuçlandırdığı anlaşılmıştır.

Buna göre başvurucunun davacı yararına oluşan karinenin aksini ispat etmek için dayandığı vakıanın ispatına yönelik yemin delilini kullanması hususunda değerlendirme yapılmaksızın yargılamanın sonuçlandırılması nedeniyle uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmalarının temel dayanağı olan delilleri kullanmada eşitliğin sağlanması ilkesinin aksine hareket edilerek bir tarafın deliline üstünlük tanınmak suretiyle başvurucu aleyhine eşitsizlik meydana getirildiği, yapılan uygulamanın yargılamanın bütününü adil olmaktan çıkaracak şekilde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

                                                                                                                                        

ERDEM DİNLER BAŞVURUSU

Başvuru Numarası : 2019/35692

Karar Tarihi : 8/2/2023

Somut olayda başvurucu psikolog olarak çalışmaktayken sürekli işçi kadrosuna geçirilmiştir. Daha sonra hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlanmasına bağlı olarak iş akdinin feshedilmesine dair işlem tesis edilmiştir. Başvurucu söz konusu işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. Mahkeme söz konusu davayı reddetmesine karşın Mahkeme kararında, başvurucunun güvenlik soruşturması sonucunda hangi tespitlerin yapıldığı ve bu tespitlerin neden olumsuz olarak kabul edildiğine ilişkin herhangi bir değerlendirme yer almamaktadır. Bölge İdare Mahkemesince bu değerlendirme kabul edilerek istinaf başvurusu reddedilmiştir.

Mahkeme kararından başvurucunun güvenlik soruşturmasının neden olumsuz olarak kabul edildiği anlaşılamamaktadır. Kararın dayanağı olan istihbari nitelikteki bilginin içeriğinde yer alan tespit aktarılmamış, bu nedenle de güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasının başvurucunun şahsına bağlı hangi nedenden kaynaklandığı anlaşılamamıştır. Bunun yanı sıra kararda güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilginin başvurucunun yapacağı göreve hangi nedenle olumsuz bir etki yaptığı da ortaya konulmamıştır. Öte yandan başvurucu hakkında yapılan tespitlerin neden başvurucu ile paylaşılmadığı kararda belirtilmediği gibi paylaşılmama nedeniyle savunma hakkında meydana gelen kısıtlamayı telafi edecek herhangi bir yolun denendiğine ilişkin açıklama da yapılmamıştır.

Sonuç olarak istihbari bilgilerin idari işlemi neden ve nasıl haklılaştırdığı hususunun derece mahkemelerinin gerekçelerinde yer almadığı görülmektedir. Derece mahkemeleri başvurucu hakkında elde edilen bilgileri herhangi bir şekilde değerlendirmemiş, bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutları ile işin esası ile ilgili kendi değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturmasının sonucuna ilişkin başvurucunun iddiaları yeterli bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu nedenle, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

                                                                                                                                             

AYM’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 48. Maddesinde bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ele alınmıştır.

Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi

MADDE 48-

(1) Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.

(2) Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.

İlgili kanun hükmü uyarınca bireysel başvuruların kabul edilebilirlik koşullarını şu şekilde ifade edebiliriz :

1-Başvuru temel hak ve özgürlüklerle alakalı olmalıdır

2-Başvurucu, ihlal edilen hak sebebiyle önemli bir zarara uğramış olmalıdır

3-Başvuru yapılırken ihlal edildiği iddia edilen hakkın ne şekilde ihlal edildiği temellendirilerek açıklanmalı, açıklamalar dayanaktan yoksun olmamalıdır

Anayasa md.36 yukarıda da ifade ettiğimiz gibi hak arama hürriyetini düzenlemiş ve herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunu kabul etmiştir. Yargılamanın adil yapılması kadar mümkün olan en kısa sürede yapılması da aynı derecede öneme sahiptir. Kaldı ki bu durum Anayasa’nın 141. Maddesinde düzenlenmiştir.

  D. Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması

MADDE 141- Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.

Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.

Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.

Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.

Bu sebeple yapılan bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesi gerek iş yükünü çok fazla arttırıp yargılamayı çok fazla uzatmamak amacıyla gerekse de hakların ilk elden kamu mahkemeleri ve derece mahkemeleri tarafından korunması gerektiği düşüncesiyle Anayasal ve kişisel önemi olmayan başvuruları esastan inceleme yapmadan reddedebilmektedir. Burada geçen anayasal önem ve kişisel önem kavramlarının irdelenmesi gerekir. Başvurunun anayasanın uygulanması veya temel hakların değerlendirilmesi açısından önem taşıması gerekir. Başvuru konusunun Anayasa yargısı aracılığıyla toplumun geneline, kamu gücünün eylem ve işlemlerine ve ülkedeki hukuk birikimine yapacağı katkı anayasal önemdir. Başvuru konusunun hangi haklarla ilgili olduğu, başvurunun Anayasa’nın yorumlanmasına yapacağı katkı, genel yapısal sorunlara işaret edip etmediği dikkate alınmalıdır. Anayasal önem kriterinin ikinci alt ölçütü ise anayasanın uygulanması ölçütüdür. Bu ölçüt anayasaya saygı gösterilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu koşul sağlanmaz ise zararın miktarının veya uyuşmazlığın anayasal ve temel haklar bağlamındaki ilkesel boyutunun bir önemi olmayacaktır. Düşük zararlı bir müdahale veya ilkesel olarak önem arz etmeyen bir mesele bile anayasaya saygı öyle gerektiriyorsa esastan bir hükümle sona erdirilecektir. Başka bir deyişle Anayasa tarafından tanınan temel hakların ve özgürlüklerin korunmasındaki yarar, başvurucunun bireysel yararının ötesine geçtiği takdirde kabul edilemezlik kararı verilemeyecektir.

Anayasa mahkemesine yapılan bireysel başvurunun anayasal önemden yoksun olması gerekliliğinin yanında başvurucunun kişisel önemini de ihlal etmesi gerekir. Kişisel önem koşuluyla aranan şey başvurucunun önemli derecede bir zarara uğramış olmasıdır. Yapılan başvuruda buna ilişkin açıklamaların yer alması ve idarenin hangi işlemlerinin bu zarara sebep olduğunun belirtilmesi gerekir.

                                                                                                                                             

ÜMİT KARA BAŞVURUSU

Başvuru Numarası: 2015/2947

Karar Tarihi: 6/3/2019

Başvurucu ; Sendika adına açılan tanıtım masasında dağıttığı el ilanları nedeniyle hakkında açılan disiplin soruşturması sonucunda cezai nitelikte olmamak üzere bir defaya mahsus olmak şartıyla yazılı olarak uyarılmasına karar verildiğini, temelinde sendikal çalışmalar bulunan söz konusu işlemin kendisine ve diğer Sendika üyelerine karşı gözdağı verme ve kendilerini yıldırma amaçlı olduğunu belirterek örgütlenme özgürlüğünün ve sendika hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca kendisine uygulanan yaptırım özlük dosyasında yer alacağından bu yaptırımın ileride atama, yükselme ve göreve son verme gibi işlemlerde dikkate alınacağını ve sendikal faaliyetlere katılım konusunda caydırıcı nitelikte olduğunu iddia etmiştir.

Mevcut başvuruda başvurucu, izinsiz tanıtım masası açması ve el ilanları dağıtması üzerine disiplin cezası niteliğinde olmayan ancak benzer durumlarda ileride idarenin yaklaşımını etkileyebilecek yazılı ikazla uyarılmıştır. Olayın koşulları objektif şekilde incelendiğinde söz konusu yazılı ikazın başvurucunun kişisel yaşamında ve kariyerinde disiplin cezalarıyla aynı derecede bir etki doğurduğu söylenemez. Başvurucu böyle bir etkinin doğduğunu ve dolayısıyla kendisi açısından kişisel önemini gösterebilmiş de değildir.

Sonuç olarak başvurucu tarafından ileri sürülen hususların genel bir soruna işaret etmediği, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşımadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca başvurucunun öne sürdüğü hususlar ile başvurunun koşulları da Anayasa Mahkemesinin başvurucunun önemli bir zarar uğradığına karar vermesi açısından yeterli görülmemiştir. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

                                                                                                                                             

Anayasa Mahkemesi yapılan birçok başvuruyu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle reddedebilmektedir. Bireysel başvuru yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli husus hangi hakkın ne gibi sebeplerden dolayı ihlal edildiğinin en açık ve anlaşılır şekilde açıklanmasıdır. Temel haklara yönelik olan bir ihlalin varlığını ispat etmek ve müdahalenin meşru olmadığını açıklamak gerekir. Bu sebeple yapılan başvuruların maddi ve hukuki olarak temellendirilmesi gerekir.

                                                                                                                                             

NURETTİN ÖZMEN BAŞVURUSU

Başvuru Numarası : 2019/19336

Karar Tarihi : 15.09.2021

Başvuru; idari para cezasının iptaline ilişkin başvuruda kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddiaya ayrı ve açık yanıt verilmemesi, duruşmalı inceleme yapılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Başvurucuların maddi dayanaklar yönünden yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak; hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır ( Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19)

Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi , buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur ( Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 12/1/2021, § 24).

                                                                                                                                             

Adil yargılanma hakkının bir görünümü mahkemeye erişim hakkıdır. Doktrinde mahkemeye erişim hakkı ile etkili başvuru hakkı arasında sıkı bir ilişki olduğu kabul edilmektedir. Etkili/Etkin başvuru hakkı da sözleşmede koruma altına alınmış haklardan biridir. Genellikle tamamlayıcı hak olarak kabul edilir. İhtilaflı olan dava konusunun çözümüne yardımcı olacak deliller toplanmadan yargılamanın sonlandırılması yerel mahkemenin yeterli bir inceleme ve sorgulama yapmadığı anlamına gelir. Etkin başvuru hakkı tek başına bireysel başvuruya konu edilememektedir. Bu hakkın ihlal edilip edilmediğinin tartışılması için başvurucunun hangi temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğini ortaya koymak gerekir. 

 

Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!