ENFLASYON KAYBINA MUNZAM ZARAR ÇÖZÜMÜ


Yazar: SELÇUK ENER
02.06.2023 09:40:42
ENFLASYON KAYBINA MUNZAM ZARAR ÇÖZÜMÜ

Son dönemlerde en çok sorulan soru malum: “Benim paramdaki değer kaybı ne olacak?”

 

Davaların neredeyse tamamına yakını, Türk Lirası üzerinden. Ülkedeki faiz politikası ile enflasyon arasındaki aşırı uyumsuzluk, alacaklının alacağını faizi ile almasına karşın yine de elde ettiği paranın enflasyon karşısında erimesine yol açıyor. Sonuç olarak, davacı davayı kazansa da, alacağını faizi ile tahsil etse de yine kaybeden taraf oluyor.

 

Faiz ile enflasyon arasındaki farktan alacaklı zarar görürken borçlu da tam aksine kazançlı çıkmaktadır. Zira uzayan dava sürecinde borcun enflasyona maruz kalması nedeniyle değerinin azalmasıyla kar etmektedir.

 

Çok açık bir örnekle belirtmek gerekirse;

 

Ticari faiz yılda ortalama %23-27 civarındai yasal faiz ise yılda sadece %9 iken,

 

3.7.2018 tarihinden 11.4.2023 tarihine kadar geçen sürede;

 

A) Altın : % 669.9 artmış,

B) Dolar            : % 409.9 artmış,

C) Euro            : % 549.9 artmış,

D) Asgari ücret : % 530.4 artmış,

E) TÜFE           : % 361.7 artmış,

F) ÜFE             : % 581.8 artmıştır.

 

9.11.2018 tarihinden 11.4.2023 tarihine kadar geçen sürede;

 

A) Altın             : %577.6 artmış,

B) Dolar            : %350 artmış,

C) Euro             : %338.7 artmış,

D) Asgari ücret: %530.2 artmış,

E) TÜFE            : %328.7 artmış,

F) ÜFE               :%500.5 artmıştır.

 

4.6.2020 tarihinden 11.4.2023 tarihine kadar geçen sürede;

 

A) Altın             :%334.7 artmış,

B) Dolar            : % 285.4 artmış,

C) Euro            : % 277.2 artmış,

D) Asgari ücret :% 365.7 artmış,

E) TÜFE           : % 278.9 artmış,

F) ÜFE             : % 441.4 artmıştır.

 

Görüldüğü üzere, alacağın ticari olmasının yani yasal faiz değil de ticari faiz işlemesi dahi, paranın alım gücündeki kaybı telafi edememektedir. Tabi bunun da bir çözümü var elbet.

 

MUNZAM ZARAR

 

Munzam zarar, Türk Borçlar Kanunu 122. Maddesinde düzenlenmiş bir zarar telafi yöntemidir.

 

“MADDE 122- Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” 

 

Para borçlarında yerini bulan munzam(aşkın) zarar, borçlunun gecikmeye(temerrüde) düşmesi sebebiyle alacaklının alacağını faizi ile almasına rağmen yine de karşılanamayan zararı bulunması halinde istenen bir tazminat türüdür. Burada, alacaklı alacağını faizi ile de almıştır ancak eğer borçlu borcunu vaktinde ödeseydi, alacaklı bu parayı değerlendirebilecek ve parasının alım gücünde değer kaybı oluşmayacaktı. Bir bakıma alacaklının parayı elinde bulunduramaması sebebiyle alım gücündeki değer kaybından borçlunun sorumlu olması anlamına gelen munzam zarar, özellikle enflasyonun gündemde olduğu son birkaç yılda tekrar yargının gündemine gelmiştir.

 

Munzam zararda borçlunun temerrüde düşmedeki kusuru yeterli görülmektedir. Alacaklının uğradığı zararın nasıl tespit edileceğine ilişkin ise ikili bir ayrıma gitmek gerekir.

 

Yargıtay, enflasyonun gündemde olduğu dönemlerde alacaklının zararını somut delillerle ispatlamasına gerek duymazken, enflasyonun stabil olduğu dönemlerde alacaklıyı zararını somut delillerle ispatlamaya zorlamaktadır. Dolayısıyla son birkaç yılda enflasyonda yaşanan aşırı artış düşünülürse, yine soyut zararın yani sepet formülü olarak adlandırılan yukarıdaki kriterlerin(altın, döviz, vb gibi) ortalaması alınarak bulunacak zararın esas alınacağını göstermektedir.

 

AYM ve Yargıtay’ın son yıllarda verdiği aşağıdaki kararlar, munzam zarar taleplerinde yol gösterici ve dayanak niteliğindedir.

                                                                                                                                 

 

''...ülkemizde yaşanan ve herkes tarafından bilinen enflasyon, artan fiyatlar, döviz artışı vs. gibi olgular nedeniyle her zaman alacaklıların zararının temerrüt faizi ile karşılanması mümkün olmayacağından, öncelikle munzam zarar talep edilen alacakla ilgili temerrüt tarihinden tahsil tarihine kadar geçen süredeki enflasyon verilerini gösterir TEFE, TÜFE-ÜFE oranları, banka vadeli mevzuat faiz oranları, döviz kurları, devlet tahvil faiz oranları, işçi ücretleri ve diğer yatırım araçları ile ilgili getiri bilgilerinin resmi kurumlardan sorulup tesbit edildikten sonra, oluşturulacak munzam zarar hesabı konusunda uzman bilirkişi kurulundan, tahsiline karar verilen davacı alacağının temerrüt tarihinde bu yatırım araçlarından oluşacak sepete yatırılması ve değerlendirilmesi halinde tahsil tarihlerinde asıl alacakla birlikte getirisinin ulaşabileceği miktar ile tahsiline hükmedilen asıl alacak ve bu alacak için temerrüt tarihinden tahsil tarihlerine kadar davacının tahsil edebileceği ve tahsil ettiği faiz miktarı ve toplam miktar ve bu şekilde bulunacak toplam miktarlar arasındaki fark konusunda gerekçeli, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp değerlendirilerek faizle karşılanamayan zarar konusunda sonucuna uygun bir karar verilmesi yerine...''

 

(Yargıtay 15. HD 2020/967 E. 2021/859 K. 15.03.2021 T.)

 

                                                                                                                                 

 

“…Dairemizce uzun yıllar munzam zararın varlığını davacı alacaklının somut delillerle kanıtlamak zorunda olduğu kabul edilip uygulanmış olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonucunda vermiş olduğu, 21.12.2017 gün ve 2014/2267 Sayılı başvuru numaralı kararına konu uyuşmazlıkta, başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşıldığından başvurucuya şahsi ve olağan dışı bir külfet yüklendiği, bu tespite rağmen derece mahkemelerinin başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorumu nedeniyle somut olay bakımından kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine değerlendirilip mülkiyet hakkının ihlâl edildiğine ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiş olması karşısında, hak ihlâline neden olmamak düşüncesiyle munzam zararın somut delillerle kanıtlanması gerektiği uygulamasından vazgeçilmiş, gelişen ekonomik koşullar, mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki adil dengenin korunması Anayasa Mahkemesi’nin ihlâl kararlarının bağlayıcılığı göz önünde tutularak enflasyon ve buna bağlı olarak döviz kurları, mevduat faizleri, devlet tahvilleri ve diğer yatırım araçlarının faiz oranları ile birlikte getirilerinin temerrüt faizden fazla olması halinde munzam zararın varlığının karine olarak kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir...”

 

(Yargıtay 15. HD 2018/3765 E. 2018/4907 K. 6.12.2018 T.)

 

                                                                                                                                 

 

"...Sonuç olarak başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşıldığından başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği kanaatine varılmıştır. Bu tespite rağmen derece mahkemelerinin başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorumu nedeniyle somut olay bakımından kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu değerlendirilmiştir...''

 

(AYM K.T. 21/12/2017 R.G. T,S: 25/1/2018-30312)

(Ano İnşaat ve Ticaret LTD. ŞTİ. Başvurusu)

 

                                                                                                                                 

 

Görüleceği üzere, son dönemde Türk Lirası üzerinden davası olup da davayı kazanmasına rağmen paranın alım gücündeki azalma sebebiyle mağdur olanlar yönünden munzam zarar davaları büyük önem taşımaktadır. Munzam zarar davalarında zamanaşımı, görev, yetki ve usule ilişkin hususlarda önemli hatalar yapıldığı gözlenmektedir. Bu konuda uzman bir hukukçudan yardım almanız hak kaybı yaşamamanın adına hayati ödeneme sahiptir. 2.6.2023

 

 

                                                                                                                      Av. Selçuk ENER

Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!