Erkek Eşin Evden Habersizce Ayrılmasına Karşın Kadın Eşin Ailesine Aşırı Düşkün Olması Ve Yalan Söylemesi Ağır Kusurdur
Erkek eşin kadının telefon aramalarına cevap vermemesi ve evden habersizce ayrılması karşısında kadın eşin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verecek derecede ailesine düşkün olması, ev için kredi çekme hususunda eşine yalan söylemesi ve erkeğin olduğu yere tayinini istemekten vazgeçmesi daha ağır kusur olarak kabul edilmiştir. Bu sebeple az kusuru olan erkek eş lehine maddi tazminat hükmedilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2022/5806 E. 2022/7860 K. 10.10.2022 tarihli kararı şu şekildedir.
“…Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından davanın kabulü, kusur ve hükmedilen tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda ilk derece mahkemesince, davalı kadına “davacı erkeğe kredi çekme konusunda yalan söylediği, evlilik birliğini temelinden sarsacak nitelikte ailesine düşkün olduğu, davacı erkek ile birlikte tayin kararı alıp bundan vazgeçtiği ” vakıaları, davacı erkeğe de “ davacı kadının aramalarına yanıt vermediği ve evden habersiz şekilde ayrıldığı” vakıaları kusur olarak yüklenmiş, davalı kadın ağır davacı erkek ise az kusurlu tespit edilerek davanın kabulüne ve davacı erkek lehine maddi ve manevi tazminatlara hükmedilmiştir. Hükme karşı davalı kadın tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesince esastan ret kararı verilmiş, hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmiştir
Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi gereğince manevi tazminata hükmedilmesi için boşanmaya sebep olan olayların, tazminat talep eden tarafın kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması gerekir. İlk derece mahkemesince davalı kadına yüklenen kusurlu davranışlar davacı erkeğin kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikde değildir. Manevi tazminata hükmedilmesini gerektirecek başka bir olayın varlığı da kanıtlanmamıştır. Bu durumda davacı erkeğin manevi tazminat talebinin reddi gerekir. Bu husus nazara alınmadan erkek yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp gerektirmiştir…”
Yukarıdaki içtihattan anlaşılacağı üzere kusursuz eylemlerin bile kusur olarak yüklenmesi söz konusu olabilmektedir. Bu sebeple dava sürecinin iyi yürütülmesi gerekmektedir. Bu sebeple gerek dava öncesi gerekse dava sırasında bir avukata danışılması veya sürecin bir avukat ile yürütülmesi elzemdir.
Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!