Güven Sarsıcı Davranışları Olan Eş Eşi Eve Almayan Diğer Eşten Daha Ağır Kusurludur


Yazar: Av. Bilge İŞ & Av. Selçuk ENER
01.07.2024 15:51:26
Güven Sarsıcı Davranışları Olan Eş Eşi Eve Almayan Diğer Eşten Daha Ağır Kusurludur

Kadın eşin ortak tanıdık olan bazı kişiler ile mesajlaştığı ve bu yazışmanın tarafı olan kişiler tarafından bu yazışmanın sunulması sebebiyle yazışmanın hukuka uygun delil mahiyetinde olduğu ve bunun kusur olarak kadına yüklenebileceği kabul edilmiştir. Erkek eşin annesinin eve sürekli girip çıktığı ve evin anahtarının annesinde olması sebebiyle konutun manevi bağımsızlığını sağlayamadığı ve evin anahtarını değiştirerek kadını eve almadığı sabittir. Erkek eş de kusurlu olarak kabul edilse de kadının kusuru daha ağırdır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi,  2022/7602 E. 2022/7454 K. 29.09.2022 tarihli kararı şu şekildedir.

“…1-Davalı-karşı davacı erkeğin, "Kadının ziynet alacağı davasının kabul edilen kısmına" yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun olan ziynet alacağına yönelik hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.

2-Tarafların boşanma ve ferilerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda güven sarsıcı davranışlarda bulunan ve haklı bir beden olmaksızın müşterek konutu terk eden davacı-karşı davalı kadının boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tamamen kusurlu olduğundan bahisle kadının davasının reddine, erkeğin karşı davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine hükmedilmiş, hüküm taraflarca istinaf edilmiştir. Bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, dinlenilen erkeğin tanıklarının kadının güven sarsıcı davranışları olduğunda dair görgüye dayalı beyanda bulunmadıkları, kadının mesajlaştığı ileri sürülen üçüncü şahsın dosyada tanık olarak dinlenilmediği, hukuka uygun elde edilmeyen ve taraftan sâdır olduğu net bir şekilde belli olmayan bu tip yazışma içeriklerinin hükme esas alınamayacağı, tarafların birbirlerine atfettikleri diğer kusurların da affedilmiş olduğu, taraflar arasındaki son tartışma anına tanık olan kimsenin olmadığı, dolayısıyla kadının kovulmak suretiyle mi yoksa kendi isteğiyle mi evden ayrıldığı anlaşılmadığından bu durumun taraflara kusur olarak yüklenmeyeceği gerekçesiyle kadına ilk derece mahkemesince kusur olarak yüklenen vakıaların kadından çıkarılmasına, bu durumda davacı-karşı davalı kadının da boşanmaya sebebiyet verecek derecede az da olsa kusurunun varlığı ispatlanamadığından davalı-karşı davacı erkeğin karşı boşanma davasının da reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca yukarıda sınırlandırıldığı şekilde temyiz edilmiştir.

İlk derece mahkemesince dinlenilen davalı-karşı davacı erkek tanıkları, davacı-karşı davalı kadının mesajlaştığı dava dışı üçüncü şahsın tarafların ortak arkadaşları olduğunu, bu şahsın bizzat kendilerini aradığını, mesajlaşma içeriklerini bizzat üçüncü şahsın kendilerine verdiğini ve bu mesajlaşma içeriklerini kendilerinin de okuduklarını beyan etmişlerdir. İlk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere hukuka aykırı yolla elde edildiği ispatlanamayan ve tanık beyanlarıyla desteklenen dosyadaki mesajlaşma kayıtlarına göre davacı-karşı davalı kadının dava dışı üçüncü bir erkek şahısla olağanın ötesinde ve güven sarsıcı sayılabilecek nitelikte masajlaşma kaydının bulunduğu sabittir. Her ne kadar ilk derece mahkemesince "Haklı bir beden olmaksızın müşterek konutu terk etme" vakıası da kadına kusur olarak yüklenilmiş ise de, tarafların oturup birlikte karar almak suretiyle kadının erkeğe ait olan müşterek konuttan ayrılması ile fiili ayrılığın başladığı anlaşıldığından ispatlanamayan bu vakıanın bölge adliye mahkemesince kadının kusurlarından çıkarılması sonucu itibariyle doğru olmuştur. Dosya kapsamından, davalı-karşı davacı erkeğin de annesine müşterek konutun anahtarını vermek suretiyle manevî bağımsızlığa haiz konut temin etmediği ve fiili ayrılık döneminde müşterek konutun kilidini değiştirmek suretiyle kadının eve girmesine engel olduğu anlaşılmaktadır. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden boşanmaya sebebiyet veren olaylarda güven sarsıcı davranışlarda bulunan davacı-karşı davalı kadın, annesine müşterek konutun anahtarını vermek suretiyle manevî bağımsızlığa haiz konut temin etmeyen ve fiili ayrılık döneminde müşterek konutun kilidini değiştirmek suretiyle kadının eve girmesini engelleyen davalı-karşı davacı erkeğe nazaran daha ağır kusurludur. O halde, taraflar arasındaki ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olup olayların akışı karşısında her iki taraf da dava açmakta haklıdır. Bu nedenle taraflarca karşılıklı olarak açılan boşanma davalarının kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…”

Yukarıdaki içtihattan anlaşılacağı üzere dosyadaki delillerin hukuka uygun yollarla elde edilip edilmediği kusur yüklenmesi bakımından çok önemlidir. Bu durum da ancak ve ancak teknik ve hukuki bilgi ile sağlanacak olup bir avukattan destek alınması elzemdir. Bu sebeple gerek dava öncesi gerekse dava sırasında ve hatta davadan sonra da bir avukata danışılması veya sürecin bir avukat ile yürütülmesi elzemdir.

Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!