GÜZELLİK MERKEZLERİNDEN ALINAN HİZMETLERDEN VAZGEÇİLMESİ VE SÖZLEŞMEDEN CAYILMASI HALİNDE PARANIN İADESİ MÜMKÜN MÜDÜR?
Özellikle son dönemde estetik cerrahindeki gelişme ve güzellik merkezleri sayısındaki hızlı artış, beraberinde bu alandaki uyuşmazlıkları da arttırdı. Hizmetin satın alınması akabinde şikayetler ve olumsuz geri bildirimler nedeniyle sözleşmeden caymak istenmesi halinde, ödenen bedelin iadesi ya da hiç ödenmemesinin mümkün olup olmadığı işbu yazıda ele alınacaktır.
Öncelikle yazının daha anlaşılabilir olması bakımından bazı kavramlara kısaca değinmekte fayda var.
Öncelikle tüketicinin tanımını yapmak gerekmektedir ki 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’unun 3. Maddesinin k bendinde tüketici “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi…” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı maddenin ı bendinde de tüketici işlemi;
“Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi…”
şeklinde tanımlanmıştır ki tüketici işlemi konunun anlaşılabilirliği bakımından elzem nitelikte olup bu tanımların bilinmesi de aynı şekilde zaruri niteliktedir.
Öncelikle belirtmek gerekmektedir ki tüketici ile yapılan sözleşmelerden kaynaklı işlemlerde TKHK’nin 4. Maddesinin;
“Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.”
Şeklindeki 5. Fıkrası uyarınca, kıymetli evrak olarak sadece nama yazılı ve her taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilecektir.
Özellikle son dönemde güzellik merkezlerinin artması ile birlikte tüketicilerin sözleşmeden cayma haklarını kullanmak istemesi sebebiyle tüketici uyuşmazlıkları da artmıştır. Şöyle ki;
Her ne kadar cayma hakkı kapsamında tüketicinin yasal haklarını yasal süresinde kullanabileceği söz konusu ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun;
“Davacı, devre tatil satın alma düşüncesi olmadığı hâlde İstanbul .....Otelde yapılan tanıtım toplantısına katıldığını, davalı ile Ilgaz .... için 10.2.2009 tarihli sözleşme ile 2048 yılına kadar kullanmak üzere devre tatil üyeliği satın aldığını, toplam üyelik bedelini iki yıl içinde ödediğini ancak basında duyduğu dolandırıcılık haberleri üzerine ayrıca aidatlara da zam yapılması sebebiyle cayma hakkını 9.1.2012 tarihli ihtarname ile davalı firmaya bildirdiğini ancak bir cevap alamadığını, tarafına cayma belgesi verilmediği gibi sözleşmede hizmetin peşin satış fiyatı ile vadeye göre uygulanan faizin miktarı ve oranının belirtilmediğini ve devre tatil hakkını kullanmadığını bildirerek sözleşmenin iptali ile 14.000 TL satış bedeli ile 450 Dolar aidat bedelinin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Yerel mahkemece davacının davaya konu devre tatil sözleşmesini 10.02.2009 tarihinde ... ParkSA'da imzaladığı, sözleşme ile davacının yılın iki döneminde 29/11 ve 29/06 tarihinde davaya konu yeri kullanmak hakkını elde ettiğini, kullanma devresi içinde yıllık gider paylarını yatırmak zorunda olduğunu, davacının taksitlerini ödediğini ve sözleşmeyi benimsediğini, davacının cayma hakkını süresinde kullanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Devre tatil sözleşmeleri 06.03.2003 tarihinden önce mevzuatımızda yer almamakta, bu sebeple uygulamada ağırlıklı olarak atipik, karma sözleşmelerden sayılmakta ve genel itibariyle sözleşme süresi boyunca her yıl belirli bir devreden belirli süre ile yararlanma yolunda şahsi hak sağlayan, taraflara karşılıklı edimler yükleyen isimsiz bir karma sözleşme olarak açıklanmakta iken; belirtilen tarihte yürürlüğe giren 4822 Sayılı Kanun ile 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 6'ncı maddesine (B) bendi olarak eklenen düzenlemede yasal tanımına kavuşmuştur.
Buna göre “Devre tatil sözleşmeleri, en az üç yıl süre için yapılan ve bu süre zarfında yıl içinde, belirli veya belirlenebilecek ve bir haftadan az olmayacak bir dönem için bir veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkının devri ya da devri taahhüdünü içeren ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunlu, yazılı sözleşme ya da sözleşmeler grubudur”.
Ne var ki 4077 Sayılı Kanun'un bu yeni uygulamasında tüketicinin sözleşmeden cayma hakkı ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Oysa gerek tüketici hukukunun ruhu ve kapıdan satış, mesafeli satış gibi diğer sözleşmelerdeki kanun hükümleri, gerekse uluslararası alanda (Avrupa Birliği, 1994/47/AT sayılı, 26.10.1994 tarihli Yönetmeliği) karşımıza çıkan uygulamalar, devre tatil sözleşmelerinde de tüketicinin cayma hakkının bulunduğunun kabul edilmesini gerektirmektedir.
Bu doğrultuda oluşturulan yargısal kararlarla, devre tatil sözleşmelerinin ülkemizde tezahürünün çoğunlukla önceden herhangi bir mutabakat olmaksızın toplantılı grup satışları, tanıtım broşürü üzerinden pazarlama şeklinde ortaya çıktığı da göz önünde bulundurularak, devre tatil sözleşmesini imzalayan tüketicinin cayma hakkı yönünden kapıdan satışla ilgili mevzuat hükümlerinden faydalanması imkânı sağlanmıştır.
Kapıdan satış sözleşmeleri ise 4077 Sayılı Kanun'un 4822 Sayılı Kanun ile değişik 8'inci maddesinde düzenlenmiş olup bu madde hükmüne göre;
“Kapıdan satış; iş yeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında yapılan satımlardır.
Bakanlık, kapıdan satış yapacaklarda aranılacak nitelikleri, bu Kanuna tabi olan ve olmayan kapıdan satışları ve kapıdan satışlara dair uygulama usul ve esaslarını belirler.
Bu tür satışlarda; tüketici, teslim aldığı tarihten itibaren yedi gün içinde malı kabul etmekte veya hiçbir gerekçe göstermeden ve hiçbir yükümlülük altına girmeden reddetmekte serbesttir. Hizmetlerin satımında ise bu süre, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren başlar. Bu süre dolmadan satıcı veya sağlayıcı, kapıdan satış işlemine konu mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Satıcı, cayma bildirimi kendisine ulaştığı andan itibaren yirmi gün içerisinde malı geri almakla yükümlüdür”.
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, kapıdan satış sözleşmelerinde cayma süresi; sözleşmenin mal alımına dair olması durumunda malın teslimi tarihinde, hizmet alımına dair olması hâlinde ise sözleşmenin imzalandığı tarihte başlar.
Devre tatil sözleşmeleri çoğunlukla yalnızca belli bir odanın ya da taşınmazın belli dönemlerde kullanılmasından ibaret değildir; tüketiciler aynı zamanda tesisten ve tesiste verilen hizmetlerden de istifade ederler. 4077 Sayılı Kanun'a tabi uyuşmazlıklar yönünden devre tatil sözleşmelerinde tüketicinin cayma süresinin başladığının kabul edilebilmesi için tüketicinin sözleşmede kendisine tahsis edilen oda veya bölümü fiilen görmesi ve bu surette gerçek anlamda teslimin sağlandığının bu iddiayı ileri süren tarafından ispatlanması gerekir. Diğer bir anlatımla tecrübe ve muayene koşullu olan bu tip satışlarda cayma hakkının hizmetin ifasından sonra başlayacağı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tüketicinin sözleşme konusu olan tesise hiç gitmediği, tatil hakkını kullanmadığı anlaşılmıştır. O hâlde, tüketici tatil hakkından faydalanmadığına göre sözleşme imzalanmış olsa dahi cayma hakkı süresinin askıda kaldığı, davacının gönderdiği 09.01.2012 tarihli ihtarname ile cayma hakkını süresinde kullandığı ve buradan hareketle sözleşmenin feshi ve ödemelerin iadesi talebinin de haklı olduğu sonucuna varılmalıdır.
Açıklanan sebeplerle davacının karar düzeltme isteminin kabulüyle “onama” yönündeki Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2017 tarihli ve 2017/13-637 E., 2017/757 K. sayılı kararının kaldırılmasına ve direnme kararının Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen ve Özel Daire bozma kararında belirtilen gerekçelerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında davacının devre tatile konu yere gitmediği ancak sözleşmede belirtilen tüm ödemeleri yerine getirdiği, sözleşmeyi benimsediği, cayma hakkını süresinde kullanmadığı, bu durumun 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesine aykırılık teşkil ettiği, bu sebeple Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen onama kararının doğru olduğu ve karar düzeltme talebinin reddedilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir…”
Şeklindeki 2018/544 E. 2018/1421 K. Ve 4.10.2018 tarihli kararı ile tüketici işlemlerinden kaynaklanan cayma hakkını kullanma süresinin askıda olması sebebiyle yasadaki cayma süresi ile sınırlı olmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca aşağıdaki içtihat ile de sabit olduğu üzere tüketicinin cayma hakkını kullanması için sözleşmede usul için yeterince aydınlatma yapılıp tüketicinin el yazılı onayının da alınması gerekmektedir ki tüketiciden cayma hakkını süresinde kullanması istenebilsin.
“…4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da “Kapıdan Satışlar” başlığı ile düzenlenen hükümler (m. 8-9), 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Kanunda da, “İş yeri dışında kurulan sözleşmeler” başlığı ile değiştirilmiş, yapılan değişiklik 47. Maddede hüküm altına alınmıştır. İş yeri dışında kurulan sözleşmelerde tüketici, 4077 sayılı TKHK’da yedi gün olarak öngörülen geri alma hakkını, 6502 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeyle on dört gün içinde kullanabilecektir. Somut olayda uyuşmazlığın çözümü sözleşme tarihi itibariyle 6502 sayılı yasa uygulamasına tabi olup, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili yönetmelik uyarınca sözleşmede tüketicinin el yazısı, ad, soyad, imza vetarihin el yazısı ileyazılması gerektiği, satıcının, sözleşmenin bir nüshasının elden aldım ve on dört gün içerisinde satıştan vazgeçme hakkımın olduğu konusunda bilgilendirildim ibaresinin tüketicinin kendi el yazısı ile yazılması gerektiği, cayma hakkının kullandığına dair bildirimin cayma süresi dolmadan, yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısıyla satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmesine ilişkin bildirime sözleşmede yer verilmesi gerekli olduğu düzenlemesine yer verilmiş olup taraflar arasında imzalanan 18.06.2014 tarihli sözleşmenin incelenmesinde, cayma hakkı olarak 7 gün öngörüldüğü, sadece "haklarımı biliyorum okudum bir nüsnasini aldım" ibaresini yer verildiği, cayma usulüne ilişkin bilgilere yer verilmediği anlaşılmış olup mahkemece bu yön gözardı edilerek yasada belirtilen 7 günlük süre içerisinde cayma hakkını kullanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…”
(Yargıtay 13.HD. 2017/1768 E. 2018/8032 K. 17.09.2018 T.)
Özetle tüketici almak istediği bir hizmet karşılığı akdedilen sözleşme sonrası hizmeti herhangi bir sebeple almak istememesi halinde faydalanmadığı hizmete karşılık gelen bedeli; ödediyse iade alma hakkına da sahiptir.
Bu yazı ile birlikte, yukarıda da değinmiş olduğumuz üzere özellikle son zamanlarda artış gösteren, tüketicilerin güzellik salonları ile akdettiği sözleşmelerden caymak istemeleri sonucu ödedikleri bedelin iade edilmemesi veya ödenmeyen bedelin icra yoluyla alınmak istenmesi sebebiyle yaşadıkları mağduriyetler giderilmeye çalışılmıştır. Bu tür problemler ile karşılaşılması halinde bir hukukçudan destek alınması elzemdir.
Av. Bilge İŞ & Av. Selçuk ENER
Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!