Hakim Aldattığını Söyleyen Eşin İkrarı İle Bağlı Değildir
Aldatma(Zina) eylemini gerçekleştirdiğini söyleyen erkek eşin ikrarı ile her ne kadar hakim bağlı değilse de bu yöndeki ikrar da delil vasfını korur. Hakim dosya kapsamındaki tüm deliller ile birlikte bu delili de serbestçe takdir eder ve bu yönde hüküm verir. Yani ikrar ne de hükmünde ne de hükme tek başına esas teşkil edebilecek bir delildir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2022/881 E. 2022/5950 K. 16.06.2022 tarihli kararı şu şekildedir.
“…Davacı kadın tarafından açılan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasında ilk derece mahkemesince “erkeğin eşine şiddet uyguladığı, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, bir eş ve baba olarak evinin geçimini ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak hususunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği” tam kusurlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ve tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Davalı erkeğin istinaf kanun yolu incelemesi talebi üzerine bölge adliye mahkemesi; davacı kadının usule uygun şekilde tanık deliline dayanmadığı halde dinlenilmemesi gereken tanık anlatımları esas alınarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir. Davacı kadın dava dilekçesinde nüfus ve adli sicil kaydına delil olarak dayanmış, davalı erkek ise duruşmaya katılarak; eşini defalarca aldattığının doğru olduğunu ancak pişman olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 184/3. maddesindeki "tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hakimi bağlamaz" hükmünü tarafın boşanmayı kabul etmesi yada vakıayı ikrar etmesinin tek başına hakimi bağlamayacağı şeklinde anlamak gerekmektedir. Zira aynı maddenin ilk bendinde “hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz”, 4. bendinde ise “hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder” hükmü yer almakta olup madde bir bütün olarak değerlendirildiğinde, ikrarın delil olma özelliğini ortadan kaldırmadığı gibi hakime dosyanın bütününü serbestçe değerlendirebilme hak ve yetkisi sunduğu anlaşılmaktadır.
Eşlerin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri Türk Medeni Kanununda açıkça düzenlenmiştir. Kanundaki bu yükümlülükler genel olarak; “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar (TMK m. 185)." şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda anlatılanlar ışığında; davalı erkeğin adli sicil kaydı ve dosya bütünü dikkate alındığında ilk derece mahkemesi hakiminin davalı erkeğin beyanları ve ikrarını samimi bulduğu, boşanmanın dayandığı olguların gerçekleştiği konusunda vicdani kanaate sahip olduğu ve davanın kabulüne karar verildiği halde bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince hükmün kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir…”
Yukarıdaki içtihattan anlaşılacağı üzere zina(aldatma) eyleminden dolayı açılan boşanma davalarında davalılar bazen davanın kısa sürmesi adına gerçekleştirdiği eylemi ikrar ederler. Davacılar da bazen bu ikrarın geleceğini bilerek dosyaya çok kapsamlı deliller sunmazlar. Mahkemenin ikrar ile bağlı olmadığından yani bu itirafı esas alarak hüküm kurmak zorunda olmadığından haberdar olmadıkları için davayı kaybetme olasılıkları da yüksektir. Bu sebeple dava sırasında ve hatta öncesinde neyin gerekli olduğu hususunun bilinerek sürece başlanması gerekmektedir. Bu sebeple dava açılırken bu hususa önem verilmeli ve gerek dava öncesi gerekse dava sırasında ve hatta davadan sonra da bir avukata danışılması veya sürecin bir avukat ile yürütülmesi elzemdir.
Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!