Limited Şirketlerde Haklı Sebeple Ortaklıktan Çıkarılma Halleri
6102 sayılı TTK‘de ortağın kendi isteği dışında ortaklıktan ayrılmasının sağlanması ortaklıktan çıkarılma adı altında tanımlanmıştır. TTK md. 640 gereği limited şirketlerde ortağın ortaklıktan çıkarılması, esas sözleşmede öngörülen nedenlere dayanarak veya haklı bir sebebin varlığı halinde mümkündür. Biz bu yazımızda şirket ortaklarından herhangi birinin haklı sebebe dayanarak ortaklıktan çıkartılmasını ele alacağız.
Ortaklıktan çıkarma, ortağın iradesi dışında gerçekleşen bir ayrılma durumudur. TTK md. 640‘ta ortaklıktan çıkarmanın iki şekilde yapılabileceği düzenlenmiştir.
MADDE 640
1) Şirket sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler öngörülebilir.
(2) Çıkarma kararına karşı ortak, kararın noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir.
(3) Şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması hâli saklıdır.
İlgili düzenlemeye göre şirket sözleşmesinde bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler belirlenebilir. Bu durumda şirket ortağı genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabilir. Şirketten çıkarma kararı çıkarılan ortağa noter aracılığıyla bildirilir. Şirketten çıkarılan ortağın bu karara karşı iptal davası açma hakkı vardır. Noter kanalıyla bildirimin yapılmasından itibaren üç ay içinde iptal davasını açması gerekmektedir. Bu süre hak düşürücü bir süredir, iptal davasını açmadığı takdirde dava açma hakkı düşer.
Ortaklıktan çıkarmanın diğer yolu mahkeme kararı ile çıkarmadır. Haklı nedenlerin varlığı halinde şirketin istemiyle ortaklıktan çıkarma mümkündür.
Ortaklıktan çıkarma davasında davacı taraf şirket tüzel kişiliğidir. Ortaklardan sadece biri diğer ortağın ortaklığına son verilmesi talepli bir dava açamaz. Şirket tüzel kişiliğinin ortaklıktan çıkarma istemli dava açabilmesi için bu yönde bir genel kurul kararı olmalıdır. Şirket genel kurul kararı, ortaklıktan çıkarma davası açabilmenin ön şartıdır.
“…Davalı vekili; açılan davanın yerinde olmadığını, davacının sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren şirketin içini boşalttığını, şirketi kötü niyetli olarak kendisine borçlandırdığını, şirket parasını kendi hesaplarında kullandığını, şirketin kârına el koyduğunu, şirketi ve kendisini zarara uğrattığını savunarak davanın reddine, kayyum tayinine ve dava sonuna kadar cari harcamalar, personel giderleri haricinde şirket hesaplarına tedbir konulmasını istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; tarafların şirkette yüzde ellişer hisseli ortaklar oldukları, TTK'nin ilgili hükümleri çerçevesinde ilgili şirket ortaklar kurulunca davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin bir ortaklar kurulu kararının bulunmadığı, bu nedenle dava ön şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir…”
(Yargıtay 11. HD 2014/6225 E. 2014/15011 K. 1.10.2014 T. )
Genel kurul kararı olmadan açılan şirketten çıkarma davası, usulden reddedilir. TTK md. 621 uyarınca bu karar genel kurulun önemli kararlarındandır ve bir başkasına devri mümkün değildir. Genel kurulda oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bulunması ve temsil edilen oyların en az üçte ikisinin sağlanması koşuluyla bir karar alınması gerekir.
“…Dava, 6102 Sayılı TTK’nin 636/3 maddesi kapsamında ortaklık ilişkisinin devamının mümkün olmadığı gerekçesiyle davalının ortaklıktan çıkarılması bu mümkün olmazsa haklı sebeple limitet şirketin feshi istemine ilişkindir.
Şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davalarda husumetin feshi istenen şirkete yöneltilmesi gerekmekte olup bu tür davalarda ayrıca ortaklara husumet yöneltilmesi mümkün değildir ve bu hususun mahkemece re’sen nazara alınması gerekir. Ayrıca davacı, fesih talebi öncesinde davalının ortaklıktan çıkarılmasını talep etmiş ise de; 6102 Sayılı TTK’nin 640. maddesi uyarınca ortağın şirketten çıkarılmasına ilişkin davalarda öncelikle şirket genel kurulunda bu yönde karar alınması şartıyla aktif dava ehliyeti şirkete ait olup şirket ortaklarının bu tür davalarda aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda, davalı şirket aleyhine açılan fesih ve tasfiyeye ilişkin davada, davalı ortağa husumet yöneltilemeyeceği, anılan davalı ortağın çıkarılmasına ilişkin davada ise yukarıda anılan kanuni düzenlemeler kapsamında davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı nazara alınarak eskisi gibi sadece davalı şirket yönünden açılan davada fesih ve tasfiyeye karar verilip davalı yönünden açılan davanın, yukarıda anılan her iki gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince her iki davalı yönünden verilen davanın kabulüne dair karara karşı yapılan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”
(Yargıtay 11. HD. 2019/ 3746 E. 2020/2206 K. 02.03.2020 T.)
Haklı sebeple çıkarma davasında mahkeme, genel kurul tarafından tespit edilen sebebin gerçekten haklı olup olmadığını ve bu sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini inceleyecektir. Haklı sebebin çıkarılmak istenen ortağın şahsından doğmuş olması ve diğer ortaklar için bu ortağın ortaklık sıfatının devam etmesinin çekilmez bir hâl almış olması gerekir. Nelerin haklı sebep sayılacağı şirket sözleşmesiyle düzenlenebilir. Bu durumda mahkeme, sebebin haklı olup olmadığını değil; gerçekleşip gerçekleşmediğini incelemekle yetinmelidir. Ayrıca ortağın ortaklıktan çıkarılmasının son çare olması gerekir. Mahkeme, çıkarma davasından önce şirketin başka yollara başvurup başvurmadığına bakacaktır. Mahkeme kararına karşı temyiz yolu açıktır. Haklı sebeplerin varlığı somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir Haklı neden sayılabilecek konular Kanun’da sınırlı olarak sayılmamıştır. Ancak doktrin ve yargı kararları çerçevesinde haklı sebepler şu şekilde sayılabilir:
Bir ortağın;
1-Rekabet yasağını ihlâl etmesi,
2-Bağlılık ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması,
3-Asli ve/veya tali edim yükümlülüklerini ifa etmemesi veya eksik ifa etmesi,
4-Zimmetine para geçirmesi,
5-Diğer ortaklara veya yakınlarına karşı rencide edici sözler sarf etmesi,
6-Haksız fiilde bulunması,
7-Yaşlılık, hastalık veya sakatlanma sebebiyle niteliklerini yitirmesi,
8-Tutuklanma gibi sebeplerle uzun süre ortaklık yönetiminden uzak kalması,
9-Şirket müdürü ve yöneticisi iken şirketin zorunlu defterlerini ve hesaplarını düzgün tutmaması,
10-Şirketi kötü yönetmesi,
11-Şirket yönetimine ve/veya hesaplarına ihanet etmesi, sistematik bir şekilde şirketin işleyişini engellemesi,
12-Güven ilişkisini zedeleyecek şekilde bir ortağın suç işlemesi
13-Ceza hukuku bağlamında ceza alması gibi sebepler haklı neden olarak sayılabilecek hallere örnek gösterilebilir.
AYRILMA AKÇESİ
Ayrılma Akçesi Talep Hakkı ve Ayrılma Akçesinin Miktarı
TTK m. 641/I’e göre, ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine göre hesaplanan bir ayrılma akçesinin kendisine ödenmesini talep etme hakkı vardır. Ayrılma akçesi, ayrılan ortağın esas sermaye payının gerçek değeri esas alınarak belirlenir.
Ayrılma Akçesinin Muacceliyet Anı ve Ödenmesi
Ortak şirketten ayrıldığında eğer şirketin ayrılma akçesini ödemeye yetecek kullanılabilir öz kaynakları varsa ya da ortağın ortaklıktan ayrılması şirketin esas sermayesinin azaltılmasına dayalıysa, yani pay bedeli oranında sermaye azaltılmışsa bu durumda ayrılma akçesi, ortağın şirketten ayrıldığı tarihte muaccel olacaktır.
“…İlk Derece Mahkemesince, …’nun 640/2. maddesi uyarınca ortaklıktan çıkarma kararının limited şirket genel kurulu tarafından alınabileceği, davalının şirketten çıkarılması konusunda alınmış bir ortaklar genel kurul kararının bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının, limited şirketler açısından genel kurulun devredilemez yetkileri arasında olması sebebiyle önemli kararlar arasında olduğu, davalının şirketten çıkarılması konusunda alınmış ortaklar genel kurul kararının, davanın ön şartını oluşturması ve davalının şirketten çıkarılması konusunda alınmış bir ortaklar genel kurul kararının bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 114/2, 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, genel kurul kararının varlığına ilişkin kanuni ön şart yerine getirilmeden açılan davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetli olduğu gerekçesiyle, istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. … İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre davacı yanca yapılan istinaf başvurusunun HMK’nin 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir…”
(Yargıtay 11.HD, 2017/1371 E. 2018/7059 K. 14.11.2018 T.)
“…Dava, davalı limited şirketin genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. TTK’nin 621. Maddesinde önemli genel kurul kararlarının düzenlenmiş olup, bu düzenleme içinde 621/1-h maddesinde “Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması.” önemli karar olarak nitelendirilmiştir. Önemli kararların temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceği madde hükmünde açıklanmıştır. Dolayısı ile davalı şirketin iki ortağının olduğu göz önüne alındığında, her iki ortağın da aynı yönde oy kullanmaması halinde önemli kararlardan sayılan ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılması için genel kurul kararı bakımından nisabın oluşması mümkün değildir. Bu nedenle 18/06/2013 tarihli genel kurulda alınan “7” numaralı karar bakımından TTK 621/h maddesindeki nisap gerçekleşmediğinden bu maddenin geçersizliğine hükmedilmesi gerekirken mahkemece bu karar bakımından davanın bölge adliye mahkemesince kısmen reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir…”
(Yargıtay 11. HD, 2019/2945 E. 2020/879 K. 03.02.2020 T.)
“…Davacı şirketin 18.06.2012 tarihinde yapılan ortaklar kurulunda şirket sermayesinin %66,5657’yi temsil eden ortaklarca davalının şirketten çıkması yönünde karar alındığı, davalının davacı şirkette müdür iken, aynı faaliyet alanında başka bir şirkette müdürlük yaptığı, bu faaliyetin 6762 sayılı ...’daki rekabet yasağına aykırı hareket niteliğinde olduğu, davalının 2008 yılında T.E.B ile akdedilen kredi sözleşmesine istinaden alınan 111.000,00 TL'yi davacı şirket hesaplarına geçirmediği, ... Belediyesi ile yapılan ticari ilişkiler kapsamında bir kısım tahsil edilen paraları
Şirket hesaplarına geçirmediği, S.S. ... Konut Yapı Kooperatifi ile ilgili ticari kayıt ve belgeleri şirket kayıtlarına geçirmediği, şirket defterlerini usulüne uygun olarak tutmadığı, taraflar arasında ceza ve hukuk davalarının olduğu, şirket ortakları arasında uyum kalmadığı, husumet oluştuğu, davalının şirket ortaklığından çıkarılması için haklı sebeplerin oluştuğu, davalı tarafça verilen süreye rağmen yasal bir ayrılma akçesi talebinde de bulunulmadığından bu konuda bir hesaplama ve rapor alınmasına gerek olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı ...'nin ... 640/3. maddesi gereğince davacı şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, davalı ortağın 6762 sayılı ... 551. maddesi uyarınca haklı sebeplerle limited şirket ortaklığından çıkarılması istemine ilişkindir. Mahkemece, davalının şirketten çıkarılmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, davalı tarafa ayrılma akçesi isteyip istemediği sorulmuştur. Davalı vekili tarafından verilen beyan dilekçesi ile 20/02/2012 tarihi itibarıyla şirket demirbaşları baz alınarak yapılacak hesaplama sonucunda ayrılma akçesinin hesaplanması talep edilmiştir. Mahkemece bu beyan üzerine, 25/02/2016 tarihli duruşmada davalının ayrılma akçesi talep etmediğine dair ara kararı kurulmuştur. Ancak, davacı iddiaları ve delilleri birlikte değerlendirildiğinde çıkarılma isteminin haklı sebebe dayandığı anlaşılmakla, mahkemece dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre ortaklıktan çıkarılmasına karar verilen ortağın ayrılma payının karar tarihine en yakın tarihteki şirket mal varlığının gerçek değerinin belirlenmesine göre hesaplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir…”
(Yargıtay 11. HD, 2016/6258 E. 2018/58 K. 8.1.2018 T.)
“…Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davacının ortağı bulunduğu davalı şirket, bir aile şirketidir. Şirket ortakları arasındaki sorunlar özellikle ortaklar arasındaki çekişme ve dava dışı ortaktan kaynaklanan hakaretin bu tür şirketler bakımından haklı sebep oluşturacağının kabulü gerekir. Bu bağlamda davacı ile dava dışı ortak ... arasındaki ceza mahkemesine intikal eden karşılıklı hakaret olayından sonra meydana gelen ortaklar arası gruplaşma, bir bütün olarak fesih için haklı sebep oluşturmaktadır. Ancak şirketin devamlılığının sağlanılması esas olup feshin son çare olduğu gözetilerek, TTK 531. madde uyarınca değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince haklı nedenlerin oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddi dair verilen karara karşı yapılan istinaf taleplerinin Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”
( Yargıtay 11. HD, 2019/2942 E. 2021/1647 K. 24.2.2021 T.)
Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!