Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davalarında Usul


Yazar: Av. Selçuk ENER
30.07.2024 10:37:13
Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davalarında Usul

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası mirasçılarının mirasından mahrum bırakmak isteyen kişinin, kendisine ait olup da ölümü akabinde mirasçılarına kalacak olan taşınmaz mallarından birini veya birkaçını, bağışlama amacıyla tapuda satış göstererek devretmiş olması durumunda açılabilecek olan bir dava türüdür. Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davaları re'sen araştırma ilkesine tabi olmadığı için hakim kendiliğinden delil toplayamaz. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2016/15116 Esas 2017/3542 Karar 15.06.2017 tarihli kararı uyarınca;

"Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacıların ve birleşen davacının miras bırakan babaları…‘ın kayden paydaşı bulunduğu 17 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 oranındaki payını davalı …‘e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Davacılar, dava ve birleştirilen davalarında miras bırakanlarının yapmış olduğu temliklerin kendilerinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.

Davalı ise; satış işleminin gerçek olduğunu ve bedeli ödenmek suretiyle çekişmeli payı satın aldığını savunmuştur.

Bilindiği üzere; 6100 ayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun “dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119/1. fıkrasının f bendinde; “iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği”nin dava dilekçesinde; ‘’ cevap dilekçesinin içeriği’’ başlığını taşıyan 129. maddesinin 1. fıkrasının e bendinde de; ‘‘savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği’‘nin cevap dilekçesinde gösterileceği hükümlerine yer verilmiştir. Anılan Kanun’un “somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlıklı HMK’nun 194/2. fıkrasında da“tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğinin açıkça belirtmeleri zorunludur” denilmiştir. Görüldüğü gibi; 6100 sayılı HMK’nun 119/1-f bendi davacının; aynı Kanun’un 129/1-e bendi ise ;davalının delillerinin nelerden ibaret olduğunun belirtilmesini zorunlu kılmış olup;aynı doğrultuda HMK.’nun 194. maddesinde de tarafların hangi delillere dayandığının dilekçeden anlaşılması gerektiği ifade edilmiştir.

Yine, HMK.’nun 240/2. maddesinde ‘‘Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez. ‘’ düzenlemesi öngörülmüştür.

Ayrıca, HMK.’nun 24. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ‘‘Hakim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. ‘’ Anılan maddenin 2. fıkrasına göre de;’’ Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.’’

Burada ifade edilen, tasarruf ilkesidir. Hiç kimse, kanunda açıkça belirtilmedikçe kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. Mahkemeler, özel hukuka ilişkin bir uyuşmazlığı kendiliklerinden çözmeye çalışmazlar. Taraflar özel hukuktan kaynaklanan menfaatlerinin korunması için isterlerse yargı organlarına başvurarak hukuki korunma talep edebilirler. Taraf iradesine öncelik verilmesi ve tarafın talebinin esas alınması sadece davanın açılmasında değil, yargılama sırasında taraflara ait bir çok usul işleminde de kendisini gösterir.

Diğer yandan, HMK.’nun 25/2 maddesinde de ‘‘Kanunla belirtilen durumlar dışında, hakim, kendiliğinden delil toplayamaz. ‘’ hükmü yer almaktadır.

Buna göre, re’sen araştırma ilkesinin geçerli olmadığı davalarda dava malzemelerinin toplanması ve mahkeye sunulması taraflara aittir. Hakim kendiliğinden taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme, sadece tarafların getirdiği, yada masrafını verip getirilmesini istediği delillere dayalı olarak hükmünü kurabilir.

Medeni usul hukukunun, özel hukuk olmasının bir yansıması ve irade serbestisinin bir gereği olarak, taraflarca hazırlama ilkesi geçerlidir. Dava malzemelerinin mahkemeye tam olarak getirilmemesinin sorumluluğunu taraflar üstlenmiştir. Davada taraf maddi hukuka göre ne kadar haklı olursa olsun, talep sonucunun dayandığı vakıaları ve dolayısı ile delillerini mahkemeye sunmamış ise talebi reddedilecektir.

Bu ilkenin bir sonucu olarak hakim, kural olarak tarafların ileri sürmediği vakıaları ve belirli bir delili kendiliğinden araştıramaz ve taraflara hatırlatamaz.

Taraflarca getirilme ilkesinin istisnaları, kamu düzenini ilgilendiren davalardır. Bu davalarda kendiliğinden araştırma ilkesi uygulanır. (Prof.Dr.Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr.Oğuz Atalay, Prof. Dr.Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, … 2011, s. 251 vd.)

Ancak, eldeki dava kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı, kamu düzenini ilgilendiren bir dava değildir.Zira, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan davada ; iddia, savunma ve tarafların gösterdikleri deliller değerlendirilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, değinilen ilkeler ile sözü edilen maddelerin açıklanan fıkra ve bendlerin kapsamlarından da anlaşıldığı üzere mahkeme tarafından bu maddelerin gereklerinin yerine getirilmediği dosya kapsamıyla sabittir.

Nitekim, mahkemece, tapu müdürlüğüne müzekkere yazılarak dava konusu taşınmazlara komşu en az 10 adet taşınmazın sahibini gösterir tapu kayıt malikinin bildirilmesinin istendiği, isimleri bildirilenlerin kamu tanığı sıfatıyla dinlenilmelerine karar verildiği, taraflarca tanık olarak gösterilmedikleri halde mahkeme tarafından …, …, …‘ın re’sen tanıklıklarına başvurulduğu ve adı geçenlerden …‘ın ifadesine dayanarak muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi şeklinde hüküm kurulduğu görülmektedir.

Bu durumda, re’sen araştırma ilkesinin de geçerli olmadığı eldeki davada hakimin tarafların yerine geçerek davanın yanlarınca getirilmeyen delilleri toplaması özellikle de gerekçesini ve hükmünü söz konusu delillere dayandırması tasarruf ilkesi, taraflarca hazırlanma ilkesi ile davanın ve delillerin somutlaştırma yüküne açıkça aykırıdır.

Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler ve yasal düzenlemeler çerçevesinde iddia, savunma ve tarafların dayandıkları delillerin birlikte incelenmesi ve değerlendirilmesi suretiyle varılacak sonuç bir karar verilmesi gerekirken; medeni usul hukukunun temel ilkelerine ve yasal düzenlemelere aykırı olarak yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

Davacılar ve birleştirilen davanın davacısının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!