Yersiz Ödemelerin Geri Alınması ve Mülkiyet Hakkı
Yersiz ödeme, kurumca hak sahiplerine, sigortalılara, bazen bu kişilerin bakmakla yükümlü oldukları kişilere aslında ödenmemesi gereken her türlü ödemelerdir. Yersiz ödemeler belirli usul ve esaslara göre ilgililerden geri alınmalı, fakat bu işlemin hem Anayasa ile hem de AİHS ile korunmakta olan mülkiyet hakkını zedelemeden yapılması gerekmektedir.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Yersiz ödemelerin geri alınması” başlıklı 96. Maddesi, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafınca fazla veya yersiz olarak yapılan ödemelerin geri alınmasına dair çerçeve bir hüküm niteliği taşımaktadır. Aynı kanun maddesinin son fıkrası, yersiz ödemelerin hangi usul ve esaslara göre geri alınacağının Kurum tarafından çıkarılan “Fazla ve Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” ile belirleneceğini de belirtmektedir.
Kurum tarafından yapılmış olan yersiz ödemelerin başlıca sebeplerini inceleyecek olursak, yapılan yersiz ödemeleri, kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanan yersiz ödemeler ve ilgilinin kasıtlı veya kusurlu davranışları sonucu yapılan yersiz ödemeler olarak ikiye ayırabileceğimizi görürüz. Nitekim söz konusu kanun, yersiz ödemelerin geri alınması usulünün, yersiz ödemenin kaynaklandığı sebebe göre değişeceğini de açık bir şekilde anlatmaktadır.
Yapılan yersiz ödemenin, Kurum yetkililerinin araştırma, denetleme, işlerini özenle yapma, yükümlülüklerinden, Kurum yetkililerinin ihmalkar tutumlarından, umursamaz davranışlarından veya hatalı işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılabilir. Bu hallerde yersiz ödemeye, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemelerin tutarının ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren ilk yirmi dört ay içinde yapılacak ödemelerde faiz işlemeyecektir. İlk yirmi dört ay, ilgiliye yapılan son beş yıllık yersiz ödemelerin toplam tutarı faizsiz bir şekilde geri alınması gerekir. Yirmi dört ay sonrasında işlemeye başlayacak olan kanuni faiz, kalan borca uygulanacaktır.
Yirmi dört ay sonrasında ilgilinin borcu kalmışsa bu borç, ilgilinin kurumdan alacakları varsa bu alacaklardan mahsup edilir. Alacakları yok ise eğer genel hükümlere göre ilgiliden borç geri alınacaktır. Yersiz ödemelerin geri alınmasında 4.12.1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uygulanmaktadır.
Yapılan yersiz ödemenin ilgilinin kasıtlı veya kusurlu bir davranışı sonucu ortaya çıkmış olduğunun tespiti halinde ise ilgili bakımından şartlar daha da ağırlaşmakta, geriye dönük on yıl boyunca yapılan ödemeler, ödeme tarihinden itibaren işleyecek olan kanuni faizi ile birlikte geri alınmaktadır. İlgilinin kurumdan alacakları varsa borç bu alacaklardan mahsup edilecektir. Alacakların yersiz ödemelere mahsubu en eski borçtan başlanarak borç aslına yapılmalıdır. Kanuni faiz alacaklar ile yersiz ödemelerin mahsubu sonrasında kalan borca uygulanır.
Gelir ve aylıkların kesilmesi gerektiği halde durumun gizlenmesi, ilgilinin bildirim yükümlülüğü bulunmasına rağmen herhangi bir bildirimde bulunmaması, boşandıktan sonra eş ile birlikte yaşamaya devam edilmesi, kuruma verilen belgelerle gerçeğe aykırı bildirimde bulunulması, kuruma sahte bilgiler verilmesi gibi davranışlar ilgilinin kasıtlı veya kusurlu davranışların şeklini oluşturmaktadır. Konu hakkında kurum yetkililerinin ihmalinden, dikkatsizliğinden, özensizliğinden ve bilgisizliğinden kaynaklanan yersiz ödemeler de kurumun hatalı işlemlerinin şeklini oluşturmaktadır.
Fazla veya yersiz ödemeler, kontrol, denetim, inceleme, Sayıştay’ca kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilmektedir. Yersiz ödemelere ilişkin tespite karşı itiraz edilebilir. İtiraz merkezde ilgili birimce, taşrada ise il müdürlüklerince başvuru tarihinden itibaren on iş günü içinde değerlendirme onayını veren merciin amiri tarafından karara bağlanır. İtiraz ve itirazı değerlendirme sürelerinin ödeme sürelerine bir etkisi yoktur.
Fazla ve yersiz ödemelerin geri alınması hususunda Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu açıktır. İlgiliden geçmişe dair alınacak yersiz ödeme, şüphesiz ilgilinin malvarlığında bir azalma meydana getirecek, mülkiyet hakkı ihlali iddialarını mümkün kılacaktır. Mülkiyet hakkı Anayasal bir haktır. Anayasa’nın 35. Maddesi “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.” hükmünü içermektedir. Mülkiyet hakkı Uluslararası sözleşmelerle de korunan, insan hakları hukuku ile sıkı ilişkisi sebebi ile en çok öne çıkan temel haklarımızdan bir tanesidir. Hal böyle olunca mülkiyet hakkının sınırlandırılabilmesi, sıkı şartların varlığı ile mümkündür. AİHM mülkiyet hakkına yapılan müdahale kanuni, kamu yararını önceleyen ya da demokratik bir toplumda gerekli kabul edilebilecek nitelikte değilse, ihlalin varlığına yerleşik içtihatlarıyla karar vermektedir.
Bütün bu şartlar gerçekleşmiş olsa dahi, yani kamu yararını önceleyen ve demokratik bir toplumda gerekli, kanuni bir müdahalenin varlığında dahi müdahalenin orantısız olması, mülkiyet hakkı ihlali sonucunu doğurmaktadır.
Nitekim Ümmü Çakır’ın sosyal güvenlik aylığının ödenmeye başlandığı tarihten itibaren geçerli olacak şekilde iptal edilmesi ve başvurucunun geriye dönük olarak borçlandırılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunda Anayasa Mahkemesi müdahaleyi orantısız bulmuştur.
Anayasa Mahkemesi 2015/18918 Başvuru Numaralı 28.11.2018 Tarihli kararında;
“…Başvuruya konu olayda ise söz konusu başvurulardan farklı olarak başvurucuya atfedilebilecek bir kusurun olmadığı ve bütünüyle idarenin gözetimi ve denetimi altında gerçekleştirilen bir idari işlemden makul görülemeyecek bir süre sonunda geri dönülmesinin söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre somut olayda idare tarafından ölüm aylığı ödemelerinin yersiz olduğu yönündeki hatalı işlemin ancak yaklaşık on altı yıl sonra tespit edilebildiği, kamu kurumlarının uygun zamanda, uygun yöntemle ve tutarlı olarak hareket etme sorumluluğunda başarısız olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun yaşlılık aylığının kesilmesi ve ödenen aylıkların kendisinden geri istenilmesinin kendisine önemli bir külfet yüklediği ortadadır. Kaldı ki bu kadar uzun bir süre sonra yaşlılık aylığının iptal edilerek yapılan ödemelerin geri istenilmesi hukuk güvenliği ilkesini de zedelemektedir.
59. Sonuç olarak idarenin hatalı işlemlerinden kaynaklanan müdahalelerin sonuçlarını gidermek kamu makamlarının yükümlülüğündedir. İdarenin hatalı işlemlerinden doğan yükün bütünüyle kişiler üzerinde bırakılması mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılar. Somut olayda idarece başvurucu nezdinde ölüm aylığına müstahak olduğu inancı uyandırılarak askerlik borçlanmasının yaptırılması ve on altı yıl sonra tesis edilen yeni bir işlemle önceki hesaplamada hata yapılmış olduğu gerekçesiyle başvurucuya 1997 yılından itibaren ödenen sosyal güvenlik aylığının ödenmeye başlandığı tarihten itibaren geçerli olacak şekilde iptal edilmesi ve başvurucunun geriye dönük olarak borçlandırılması sonucu başvurucu 1997-2003 yılları arasındaki döneme ilişkin iadesi istenilen ölüm aylıklarından mahrum kalmıştır. Üstelik başvurucunun yaşı, başkaca herhangi bir gelirinin bulunmaması ve aradan geçen bu süre sebebiyle yeni bir sigortalılık talebinde bulunma imkânının önemli ölçüde kısıtlanmış olması da dikkate alınmalıdır. Son olarak hatanın yalnızca prim gün sayısının çakışmasından kaynaklandığı, eksik kalan prim gün sayısının ise oldukça az olduğu, başvurucunun üstelik zamanında bu gün sayısı üzerinden prim de ödemiş olduğu ve başvurucuya ödenen yaşlılık aylığının da mütevazı sayılabileceği gözetilmelidir.
60. Bütün bu hususlar dikkate alındığında başvurucunun, idarenin kusurundan dolayı ölüm aylığından yoksun bırakılmasının somut olayın özel koşulları altında başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, bu sebeple müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
61. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. Maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”
Şeklinde içtihat etmiştir. Bu bakımdan yersiz ödemelerin geri alınmasına ilişkin müdahaleler, mülkiyet hakkı ihlali sonucu doğurmaya oldukça müsaittir. Söz konusu geri alma işlemleri, mülkiyet hakkı ihlali sonucu doğurmaması için, titizlikle gerçekleştirilmelidir.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan fazla ve yersiz ödemelerin geri alınması hususunda yardıma ihtiyacınız olduğunda, bu alanda uzman bir avukat ile beraber yol almak, süreci sağlıklı bir şekilde idare etmeniz ve hak kaybı yaşamamanız adına oldukça önemlidir.
Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!