Yoksulluk Nafakası Nafaka Yükümlüsüne Yükletilen Ceza Veya Tazminat Değildir


Yazar: Av. Selçuk ENER
29.07.2024 23:59:22
Yoksulluk Nafakası Nafaka Yükümlüsüne Yükletilen Ceza Veya Tazminat Değildir

Yoksulluk nafakası, Türk Medeni Kanunumuzun 175.maddesinde düzenlenmiştir. Yoksulluk nafakası, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek tarafa, boşanmada kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, diğer tarafça ödenen nafakadır. Yoksulluk nafakası, nafaka yükümlüsüne yükletilen ceza veya tazminat değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2019/2-807 Esas 2022/1221 Karar numaralı kararında;

"Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mersin 2. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece; Özel Daire bozma kararına karşı yoksulluk nafakası yönünden kısmen direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı-Karşı Davalı İstemi:

4. Davacı-karşı davalı 21.07.2015 tarihli dava dilekçesinde; davalı ile 26.08.2002 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocuklarının bulunduğunu, davalı eşin evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini ihmal ettiğini ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-Karşı Davacı İstemi:

5. Davalı-karşı davacı vekili 08.09.2015 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, sadakatsizlik vakıasının doğru olmadığını, davacı erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediğini, eşine fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, taraflar arasında Mersin 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/5.8 E. sayılı ceza dosyası yargılamasının devam ettiğini, müvekkilinin ailesinin yanında yaşadığını ve onların yardımı sayesinde geçindiğini, erkeğin eşi ve çocuklarıyla ilgilenmemesi, sürekli evi terk etmesi, maddi olarak yardımcı olmaması, eve geldiği nadir zamanlarda da eşine şiddet uygulaması nedeniyle evliliğin çekilmez hâle geldiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 162, 163 ve 166. maddeleri uyarınca kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına aylık 500 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına aylık 1.000 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 10.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Mersin 2. Aile Mahkemesinin 16.06.2016 tarihli ve 2015/477 E., 2016/429 K. sayılı kararı ile; asıl dava yönünden yapılan yargılamada davacı-karşı davalının davasını geri aldığı, davalı-karşı davacı vekilinin de geri almayı kabul ettiği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına, karşı dava yönünden yapılan yargılamada ise; erkeğin eve düzenli şekilde gelip gitmediği, eşi ve çocukları ile gerek maddi gerek manevi yönden ilgilenmediği, eşini sadakatsizlik ile suçlayıp şiddet uyguladığı, hâl böyle olunca boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesi ile karşı davanın kabulüne, tarafların TMK’nın 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına, velâyetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına aylık 250 TL tedbir-iştirak, kadın yararına 250 TL tedbiryoksulluk nafakası ile 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı-karşı davalı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 25.09.2018 tarihli ve 2016/22806 E., 2018/9843 K. sayılı kararı ile; “… 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Davalı-karşı davacının yoksulluk nafakası isteğinin kabul edilebilmesi için boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünün belirlenmesi gerekir. Davalı- karşı davacı kadının zabıta araştırmasında daimi işinin olmadığının tespit edildiği, buna karşılık dinlenen bir kısım davacı- karşı davalı tanık beyanlarında davalı- karşı davacının sigortalı bir işe girdiğini beyan ettikleri anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemece, davalı-karşı davacı kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa gelir durumunun tespiti ile bu gelirin sürekli ve düzenli olup olmadığı, kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı araştırılarak, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme neticesinde yazılı şekilde kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. 09.01.2023 14:25:08 tarihinde İçtihat Bülteni'nden alınmıştır.  3- Mahkemece, ortak çocuklar 2003 doğumlu Sudenaz ile 2007 doğumlu Çiğdem'in velayetleri anneye verilmiştir. Velayetin düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararıdır. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanu'nun 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocuklarla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip; tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının araştırılması ve diğer deliller de göz önüne alınmak suretiyle ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocuğun menfaatine olacağı tespit edilerek velayet konusunda bir karar verilmesi gerekir. Somut olayda, mahkemece velayete yönelik sosyal inceleme raporu tanzim ettirilmeksizin ve inceleme tarihi itibariyle idrak çağında olan çocukların görüşleri alınmaksızın velayetin anneye bırakılmasına karar verilmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında, yukarıda belirtilen kıstaslar dikkate alınarak oluşturulacak bir heyetten rapor alınarak, idrak çağında olan ortak çocukların görüşü de alınarak diğer delillerle birlikte değerlendirildikten sonra, gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla velayet yönünden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı: 9. Mersin 2. Aile Mahkemesinin 07.05.2019 tarihli ve 2019/42 E., 2019/340 K. sayılı kararı ile Yargıtay bozma ilamının üçüncü bendine uyulmasına, ikinci bendinde yazılı bozma kararına karşı ise direnilmesine karar verilerek yapılan yargılamada; velâyet hususunda sosyal inceleme raporu düzenletilmiş, idrak çağında olan çocukların görüşleri alınmış ve çocukların üstün yararı gözetilerek Sudenaz'ın velâyetinin babaya, Çiğdem'in velâyetinin ise anneye verilmesine, bu düzenlemeye uygun kişisel ilişki tesisine karar verilmiş, yoksulluk nafakası yönünden ise boşanmaya sebep olan olaylarda kadından kaynaklanan kusurlu bir davranışın bulunmadığı, fabrikada çalıştığı kabul edilse dahi dinlenen tanık anlatımlarına göre düzenli ve sürekli bir gelirinin olmadığı, fabrikadaki iş durumuna göre çağrıldığı, çağrıldığında da yevmiye usulü ile çalıştırıldığı, Hukuk Genel Kurulunun asgari ücret seviyesindeki gelirin kişiyi yoksulluktan kurtarmayacağına ilişkin kararları dikkate alındığında kadın eşin elde ettiği gelirin kendisini yoksulluktan kurtarmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-karşı davalı tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kadın eş yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde mahkemece davanın kabulüne ilişkin kurulan hükmün yeterli nitelikte inceleme ve araştırmayı kapsayıp kapsamadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir.

13. Bilindiği üzere TMK’nın “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi ile “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 1998/688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 2007/275 K.; 20.06.2019 tarihli ve 2017/2-2424 E., 2019/751 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi malî kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.

14. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, Turgut/Ateş, Derya; Aile Hukuku, C. 2, İstanbul 2019, s. 302).

15. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünüldüğünden, yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek olamaz. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlaki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Dolayısıyla boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacını taşıyan yoksulluk nafakası, hiçbir surette nafaka yükümlüsüne yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmamalıdır.

16. Eldeki davaya gelince; Mahkemece, kadın eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği kanaatine varılarak yoksulluk nafaka talebinin kabulüne karar verildiği, Özel Daire tarafından ise zabıta araştırması uyarınca kadın eşin daimi işinin olmadığının tespit edildiği, ancak dinlenen bir kısım tanık beyanlarına göre sigortalı bir işe girdiğinin beyan edilmesi karşısında, bu çalışma durumunun araştırılması, sürekli ve düzenli gelir getiren bir işte çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise elde ettiği gelirin kendisini yoksulluğa düşmekten kurtarıp kurtarmayacağının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

17. Yoksulluk nafakasının talep edilebilmesi için boşanma olgusunun gerçekleşmesi arandığından, yoksulluğun doğup doğmayacağı da boşanmanın gerçekleşeceği dönem itibariyle incelenmelidir. Zira yoksulluk nafakası, boşanmanın kesinleştiği tarihten sonraki dönem için geçerlidir. Diğer bir ifadeyle yoksulluk nafakası boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte hüküm ifade edeceğinden, talepte bulunan eşin, boşanma hâlinde yoksulluğa düşmüş veya düşecek olması gerekir. Aksi takdirde, yeterli ve sürekli geliri olan eş yararına yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilemez. Zira yoksulluk nafakasının amacı, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olan ve boşanmada daha fazla kusuru bulunmayan eşin, asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Öyleyse hâkim, somut olayın özelliğine göre, boşanma kararının verildiği zamanda boşanma olgusuna dayalı olarak, eşin yoksulluğa düşeceğini öngörüyorsa yoksulluk nafakasına hükmetmelidir.

18. Her ne kadar kadın eş hakkında yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırma tutanağında; daimi bir işinin olmadığı, kadın çamaşırları ve güzellik ürünleri satış-pazarlama işi ile uğraştığı belirtilmişse de; Mahkemece dinlenen davalı-karşı davacı kadının kardeşleri olduğu anlaşılan tanıklar Tuna ve Yasemin’in beyanlarından kadının, bir güzellik markasının ürünleri ile kadın iç çamaşırı satış-pazarlama işi ile uğraştığı, yargılama aşamasında A. Makarna Fabrikası'nda yevmiye usulü ile de olsa sigortalı olarak çalışmaya başladığı, dosyada mevcut davacıya ait SGK hizmet dökümü ile bu beyanların birbirleri ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır.

19. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yoksulluğa düşme hâlinin boşanma davası sırasındaki duruma göre belirlenmesi gerektiğinden, mahkemece kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığı, işten ayrılmışsa kendi isteği ile mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılarak boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin tespiti ile sonucuna göre yoksulluk nafakası konusunda bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda eksik inceleme ile yoksulluk nafakası talebinin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.

20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Mahkemece verilen direnme kararında kadın eşin fabrikada çalışmaya başladığının gözetildiği, ne var ki bu çalışmanın düzenli ve sürekli olmadığı, yevmiye usulü ile çalıştığı, elde ettiği gelirin kendisini yoksulluktan kurtarmadığı gerekçelerine yer verildiği, bu husus gözetildiğinde direnme kararının uygun olduğu, sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

21. Direnme karar başlığında dava tarihi 14.01.2019 olarak yazılmışsa da, bu durum mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde kabul edilmiştir.

22. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; Davacı-karşı davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Boşanma davasında mahkemece verilen hükmün davacı-karşı davalı erkek tarafından temyiz edilmesi üzerine yoksulluk nafakası ve velâyet hükmü tarafından bozma kararı verilmiştir. Mahkemece velâyetle ilgili bozmaya uyulmuş, yoksulluk nafakası ile ilgili olarak ise önceki hükümde direnilmiştir. Bozma kararında yoksulluk nafakası ile ilgili olarak yoksulluk nafakası isteğinin kabul edilebilmesi için boşanma yüzünden yoksulluğa düşüldüğünün belirlenmesi gerektiği, davalı-karşı davacı kadının zabıta araştırmasında daimi işinin olmadığının tespit edildiği, buna karşılık dinlenen bir kısım davacı-karşı davalının tanık beyanlarında davalı-karşı davacının bir işe girdiğini beyan ettiklerinin anlaşılmakta olduğu buna göre mahkemece, davalı-karşı davacı kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa gelir durumunun tespiti ile bu gelirin sürekli ve düzenli olup olmadığı, kendisini yoksulluktan kurtarıp kurtarmayacağı araştırılarak karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile kadın yararına yoksulluk nafakasının takdirinin doğru olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece verilen direnme kararının gerekçesi ise bozma öncesi yapılan araştırmanın yeterli olduğu, fabrikada çalıştığı kabul edilse dahi dinlenen tanık anlatımlarına göre düzenli ve sürekli bir gelirinin olmadığı, fabrikadaki iş durumuna göre çağrıldığı ve çağrıldığında da yevmiye usulü ile çalıştırıldığı, kadının elde ettiği gelirin kendisini yoksulluktan kurtarmayacağı belirtilmiştir. Davalı-karşı davacı kadın hakkında yapılan sosyal ekonomik durum araştırması yazı cevabına göre daimi işinin olmadığı anlaşılmaktadır. Dinlenen tanıklar Tuna ve Yasemin beyanlarında davalı-karşı davacı kadının fabrikada devamlı çalışmadığı, çağrıldığında gidip yevmiye ile çalıştığını, her gün çağrılmadığını belirtmişlerdir. Zabıta araştırması ve tanık beyanları gelir durumunun araştırılması için yeterli olup bu delillere göre sürekli ve yoksulluktan kurtarmaya yetecek geliri olup olmadığı takdir edilebilecek durumdadır. Bu delil durumuna göre hükmedilen 250 TL yoksulluk nafakasının fazla olup olmadığı da belirlenebilir. Kadının babasının ölümü nedeniyle yetim aylığı alma ihtimali temyiz sebebi yapılmış ise de bu yönde bir araştırma yapılması yönünde bozma kararı verilmemiştir. Evli bir kimseye yetim aylığı bağlanabileceğinden söz edilemeyeceğine göre bu durum ancak boşanmanın kesinleşmesinden sonra meydana gelebilecek bir olgu olup hükmedilecek yoksulluk nafakası miktarına etki etmesi düşünülemeyeceğinden bu nedenle de bir araştırma gereği yoktur. Belirtilen nedenlerle yapılan araştırmanın yeterli olduğu yönünden direnme uygun bulunarak yoksulluk nafakasına hükmedilme koşullarının olup olmadığı ve varsa miktarı yönünden temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan hükmün bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum."

Ener Avukatlık Bürosu ile +90 212 570 4046 numaralı hattımız üzerinden iletişime geçebilirsiniz!